Haftasonunu bff ile geçirdim. Cumartesi onlara kahvaltıya gittim. Beraber güzelce kahvaltı yaptık, sonra da ders çalışmak için Bilkent Üniversitesi'nin kütüphanesine gittik. Hem eğlendik, hem de net 5,5 saat çalıştık. Masada karşılıklı oturduk. Bff masanın büyük bir kısmına yayılırken bana sadece defter ve notumu koyacak kadar yer kaldı :) Evet, resmin sol üst kısmında ben varım, bir tanecik defter ve notumla.
Güzel bir gündü, devamı da benim için verimli geçti diyebilirim. Gece 3'e kadar muhabbet ettik, olay psikolojiye döndü. İçimi döktüm biraz bffe, yeni kararlar aldım. İnsan bazen böyle şeylere ihtiyaç duyuyor. Ben, normal insanlardan biraz daha fazla ihtiyaç duyuyorum işin açığı.
Pazar günü de İstanbul'dan turneye gelen Profesyonel adlı oyuna gittik. Bu oyuna bilet bulabilmek için biletlerin açıldığı gün okula gitmemiştim. İyi ki de gitmemişim.
İlk olarak Yetkin Dikiciler ile başlamak istiyorum. O nasıl bir sestir? O nasıl güzel bir sestir? Öyle tok, hoş bir sesi var ki; oturup saatlerce dinleyebilirim onu. Sadece ses değil tabi ki.. Müthiş bir oyuncu. O kadar güzel, o kadar doğal duruyor ki sahnede; işte bu diyorsunuz, bu adam bu sahnede olmalı hep. Oyunda bir taraftan anlatıyor, bir taraftan oynuyordu ve hikayeyi anlatırken bir anda oyuna dahil olurken geçişlerde bir an bile zorlanmadı. Bazen seyircileri de kattı ve bunu yaparken çok beyefendi ve tatlıydı.
Bülent Üstün Yarar da tek kelimeyle muhteşemdi. Sahneden inmesin istedim hiç. O gülüşleri, sarhoş taklidi, yine geçişlerdeki mükemmelliği yeter de artar. Performansı olmadan bu oyun böyle olmazdı.
Bir yazar/editör, sekreteri ve eski bir polis arasında geçen bu hikayede bir gün ansızın çıkıp gelen eski polis sayesinde yazarımız ve biz seyirci geçmişe yolculuğa çıkıyoruz. Edebiyattan, felsefeden, siyasetten bolca yararlanılan bu oyunda beni en çok etkileyen şey Yetkin Dikiciler'in o müthiş sesiyle çok anlamlı bir şekilde söylediği "Gündüze özgü, aydınlıktan bahseden bütün sözcükleri unutalım. Gün ortasında bile gece selamı verelim. Aydınlığa kavuşana kadar da böyle davranmakla yetinelim..." sözleriydi. Sanırım oyunun yazarı Duşan Kovaçevic'in kendisine ait bu sözler. Luka ile Teya'nın birbirlerinde baba/oğullarını bulması da oyunun ayrı bir güzelliğiydi.
Kısacası oyun çok dolu doluydu. Sürprizlerle dolu olmaması eleştirilmiş biraz ama bence haksız bir eleştiri bu. Oyunun amacı seni şaşırtmak değil ki, düşünmeni sağlamak.
Son olarak, Yetkin Dikiciler gerçekten de mavi gözlü bir devmiş.
Oyundan güzel duygularla çıktık, sonra da eve gidip bffin annesinin hazırladığı güzel yemeklerin tadını çıkardık. Tekrar çık, kahve iç, yurda dön derken bir haftasonunu daha tükettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder