Bu sefer bir değişiklik yaptık ve Büyükşehir Belediyesi'nin tiyatrosuna gittik. Tiyatro Gençlik Parkı'nın içinde, bu sebeple Gençlik Parkı'nı da görmüş oldum. Ne yalan söyleyeyim, güzel olmuş. Fakat o güzel çiçeklere, banklara, su gösterilerine bakarken insan "Acaba kim ne rant sağladı bu işlerden?" diye düşünmüyor değil.
Hayal Kahvesi ortaoyunuydu. Oturma düzeni alışılmışın dışındaydı, yuvarlak masalara minicik taburelerle oturduk. Eski zaman kahvehaneleri gibiydi biraz aslında. Zaten amaç da onu canlandırmakmış. Eskiden oyunlar kahve kahve, il il gezerlermiş. Bunu öğrenmek hoş tabi, ama ben pek zevk almadım küçücük taburede iki büklüm oturmaktan. Belim ağrıdı ve bacaklarım uyuştu kısa sürede. Neyse ki oyun kısaydı da çilem çabuk bitti.
Oyunun ilk kısmında tiyatro vardı. Karakterler komikti, kimi zaman seyircilere de laf attılar. Laf atış biçimleri hoş değildi ama. Fiziksel özelliklerini aşağılayıcı laflar etmediler değil. Ha bir de, bir yerde kuş vurdular ve maket kullanmak yerine şu tüyleri yolunmuş tüm tavukları tercih ettiler. Bunlar hoş şeyler değildi.
İkinci kısımda da Hacivat-Karagöz izledik. Ben hayatımda ilk defa izledim ve eğlendim. Tabi uzun olsa insanı sıkar bu da, ama dozunda olunca gerçekten iyi.
Gittim, eğlendim; ama sorsalar bir benzerine gitmek ister misin diye, eeeh yok ben almayayım derim. Bir kere yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder